Translate

30 Temmuz 2012 Pazartesi

80 - Abese [ He Frowned ]


1. Surat astı ve döndü;
He frowned and turned awayy
2. Kör geldi diye.
Because the blind man came unto him.
3. Ne bilirsin belki o arınacak?
What could inform thee but that he might grow (in grace)
4. Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak.
Or take heed and so the reminder might avail him?
5. Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince;
As for him who thinketh himself independent,
6. Sen ona yöneliyorsun.
Unto him thou payest regard.
7. Onun arınmamasından sana ne?
Yet it is not thy concern if he grow not (in grace).
8. Fakat koşarak sana gelen,
But as for him who cometh unto thee with earnest purposee
9. Saygılı olarak gelmişken,
And hath fear,
10. Sen onunla ilgilenmiyorsun.
From him thou art distracted.
11. Hayır (olmaz böyle şey); o (âyetler), bir hatırlatmadır.
Nay, but verily it is an Admonishment,
12. Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
So let whosoever will pay heed to it,
13. (O öğüt) Sahifeler içindedir: Değer verilen,
On honoured leavess
14. Saygı ile yükseltilen, tertemiz (sayfalar)
Exalted, purified,
15. Yazıcıların ellerinde:
(Set down) by scribess
16. Değerli, iyi (yazıcıların).
Noble and righteous.
17. Kahrolası insan, ne kadar da nânkördür!
Man is (self-) destroyed: how ungrateful!
18. (Allâh) Onu hangi şeyden yarattı?
From what thing doth He create him?
19. Nutfe (sperm)den. Onu yarattı, ona biçim verdi.
From a drop of seed. He createth him and proportioneth him,
20. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
Then maketh the way easy for him,
21. Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu.
Then causeth him to die, and burieth him;
22. Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırdı.
Then, when He will, He bringeth him again to life.
23. Hayır, insan, O'nun kendisine emrettiğini yapmadı.
Nay, but (man) hath not done what He commanded him.
24. İnsan şu yiyeceğine baksın.
Let man consider his food:
25. Biz suyu iyice döktük.
How We pour water in showerss
26. Sonra toprağı güzelce yardık da,
Then split the earth in cleftss
27. Orada bitirdik: Dâne,
And cause the grain to grow thereinn
28. Üzüm, yonca,
And grapes and green fodderr
29. Zeytin, hurma,
And olive-trees and palm-treess
30. İri ve gür bahçeler,
And garden-closes of thick foliagee
31. Meyva ve çayır;
And fruits and grasses:
32. Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için.
Provision for you and your cattle.
33. Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman,
But when the Shout comethh
34. İşte o gün kişi kaçar: kardeşinden,
On the Day when a man fleeth from his brotherr
35. Anasından, babasından,
And his mother and his fatherr
36. Eşinden ve oğullarından.
And his wife and his children,
37. O gün, onlardan her kişinin, kendisine yeter derecede işi vardır.
Every man that day will have concern enough to make him heedless (of others).
38. Yüzler var ki o gün parıl parıl,
On that day faces will be bright as dawn,
39. Güleç, sevinçli.
Laughing, rejoicing at good news;
40. Yüzler de var ki o gün tozlanmış.
And other faces, on that day, with dust upon them,
41. Onları karanlık bürümüş (öylesine üzgün, öylesine dertli).
Veiled in darkness,
42. İşte onlar kâfirler, Hak'tan sapanlardır.
Those are the disbelievers, the wicked.



Toplam 42 Ayet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder