Translate

28 Temmuz 2012 Cumartesi

29 - Ankebut [ The Spider ]


1. Elif lâm mim.
Alif. Lam. Mim.
2. İnsanlar yalnız "inandık" demekle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
Do men imagine that they will be left (at ease) because they say, We believe, and will not be tested with affliction?
3. Andolsun biz, onlardan öncekilerini sınadık. Elbette Allâh (sınayıp) doğruları bilecek, yalancıları bilecektir.
Lo! We tested those who were before you. Thus Allah knoweth those who are sincere, and knoweth those who feign.
4. Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi geçeceklerini (bizim, kendilerine yetişip onları cezâlandıramayacağımızı) mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.
Or do those who do ill deeds imagine that they can outstrip Us? Evil (for them) is that which they decide.
5. Kim Allâh ile buluşmayı umarsa; Allâh'ın (buluşma) süresi gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
Whoso looketh forward to the meeting with Allah (let him know that) Allah's reckoning is surely nigh, and He is the Hearer, the Knower.
6. Kim cihâd ederse ancak kendi yararına cihâd eder. Allâh, âlemlerden zengindir. (Kimsenin cihâdına muhtaç değildir. İnsanların cihâd ve ibâdetleri kendi menfaatleri içindir).
And whosoever striveth, striveth only for himself, for lo! Allah is altogether Independent of (His) creatures.
7. İnanıp iyi işler yapanların, mutlaka kötülüklerini örteceğiz ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfâtlandıracağız.
And as for those who believe and do good works, We shall remit from them their evil deeds and shall repay them the best for that they did.
8. Biz insana ana babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Eğer onlar seni, (gerçekliği) hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa (bu hususta) onlara itâ'at etme. Dönüşünüz banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber veririm.
We have enjoined on man kindness to parents; but if they strive to make thee join with Me that of which thou hast no knowledge, then obey them not. Unto Me is your return and I shall tell you what ye used to do.
9. İnanıp iyi işler yapanları, sâlihler arasına sokarız.
And as for those who believe and do good works, We verily shall make them enter in among the righteous.
10. İnsanlardan kimi vardır ki "Allah'a inandık." der, fakat Allâh uğrunda kendisine eziyet edilince insanların işkencesini, Allâh'ın azâbı gibi sayar. Ama Rabbinden (sana) bir yardım gelse, andolsun: "Biz de sizinle beraberdik," derler. Allâh, âlemlerin göğüslerinde bulunan (düşünceler)i daha iyi bilmez mi?
Of mankind is he who saith: We believe in Allah, but, if he be made to suffer for the sake of Allah, he mistaketh the persecution of mankind for Allah's punishment; and then, if victory cometh from thy Lord, will say: Lo! we were with you (all the while). Is not Allah Best Aware of what is in the bosoms of (His) creatures?
11. Allâh, elbette inananları da bilir, ve elbette iki yüzlüleri de bilir.
Verily Allah knoweth those who believe, and verily He knoweth the hypocrites.
12. İnkâr edenler, inananlara: "Siz bizim yolumuza uyun. Sizin hatâlarınızı biz taşırız" dediler. Oysa kendileri, onların hatâlarından hiçbir şey taşıyacak değillerdir. Onlar tamamen yalancıdırlar.
Those who disbelieve say unto those who believe: Follow our way (of religion) and we verily will bear your sins (for you). They cannot bear aught of their sins. Lo! they verily are liars.
13. Onlar, hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber başka yükleri (başkalarını kandırıp saptırmalarının vebâlini) taşıyacaklar ve elbette uydurdukları şeylerden kıyâmet gününde sorguya çekileceklerdir.
But they verily will bear their own loads and other loads beside their own, and they verily will be questioned on the Day of Resurrection concerning that which they invented.
14. Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tûfân yakaladı.
And verily We sent Noah (as Our messenger) unto his folk, and he continued with them for a thousand years save fifty years; and the flood engulfed them, for they were wrong-doers.
15. Onu ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere bir ibret yaptık.
And We rescued him and those with him in the ship, and made of it a portent for the peoples.
16. İbrâhim'i de (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun, bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır."
And Abraham! (Remember) when he said unto his folk: serve Allah, and keep your duty unto Him; that is better for you if ye did but know.
17. Siz Allah'tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan şeyler uyduruyorsunuz. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermezler. Siz rızkı Allâh'ın yanında arayın, O'na tapın ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz.
Ye serve instead of Allah only idols, and ye only invent a lie. Lo! those whom ye serve instead of Allah own no provision for you. So seek your provision from Allah, and serve Him, and give thanks unto Him, (for) unto Him ye will be brought back.
18. Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Elçiye düşen, yalnız açıkça duyurmaktıır.
But if ye deny, then nations have denied before you. The messenger is only to convey (the Message) plainly.
19. Görmediler mi Allâh nasıl yaratmayı başlatıyor, sonra onu iâde ediyor (dönüp yeniden yaratıyor). Bu, Allah'a göre kolaydır.
See they not how Allah produceth creation, then reproduceth it? Lo! for Allah that is easy.
20. De ki: "Yeryüzünde gezin, bakın yaratmağa nasıl başladı, sonra Allâh, son yaratmayı da yapacaktır. Çünkü Allâh, her şeyi yapabilendir.
Say (O Muhammad): Travel in the land and see how He originated creation, then Allah bringeth forth the later growth. Lo! Allah is Able to do all things.
21. Dilediğine azâbeder, dilediğine acır ve hepiniz O'na çevrilirsiniz.
He punisheth whom He will and showeth mercy unto whom He will, and unto Him ye will be turned.
22. Siz, ne yerde, ne de gökte Allâh'(ın yapacağı iş)i engelleyemezsiniz. Sizin Allah'tan başka ne bir koruyucunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
Ye cannot escape (from Him) in the earth or in the sky, and beside Allah there is for you no friend nor helper.
23. Allâh'ın âyetlerini ve O'nunla buluşmayı inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden ümidi kesmişlerdir ve onlar için acı bir azâb vardır.
Those who disbelieve in the revelations of Allah and in (their) meeting with Him, such have no hope of My mercy. For such there is a painful doom.
24. Kavminin (İbrâhim'e) cevabı, sâdece: "Onu öldürün, yahut yakın!" demeleri oldu. Allâh onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
But the answer of his folk was only that they said: "Kill him" or "Burn him." Then Allah saved him from the fire. Lo! herein verily are portents for folk who believe.
25. (İbrâhim kavmine) dedi ki: "Siz dünyâ hayâtında birbirinizi sevmek için Allâh'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. (O putlara tapmanız, dünyâda aranızda bir sevgi meydana gelmesine sebep olsa bile) daha sonra kıyâmet gününde birbirinizi inkâr eder ve birbirinizi la'netlersiniz. Varacağınız yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur.
He said: Ye have chosen idols instead of Allah. The love between you is only in the life of the world. Then on the Day of Resurrection ye will deny each other and curse each other, and your abode will be the Fire, and ye will have no helpers.
26. Bunun üzerine Lût ona inandı ve (İbrâhim, kavmine) dedi ki: "Rabbim(e ibadet edeceğim yer)e göç edeceğim. Kuşkusuz O, gâlibdir, hüküm ve hikmet sâhibidir."
And Lot believed him, and said: Lo! I am a fugitive unto my Lord. Lo! He, only He, is the Mighty, the Wise.
27. Biz ona İshak'ı ve (torunu) Ya'kûb'u armağan ettik. Onun nesli içine peygamberlik ve Kitap koyduk. Ona dünyâda (yaptığı güzel işin) karşılığını verdik. Şüphesiz o, âhirette de iyilerdendir.
And We bestowed on him Isaac and Jacob, and We established the Prophethood and the Scripture among his seed, and We gave him his reward in the world, and lo! in the Hereafter he verily is among the righteous.
28. Lût'u da (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Siz, sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşa gidiyorsunuz."
And Lot! (Remember) when he said unto his folk: Lo! ye commit lewdness such as no creature did before you.
29. Siz (kadınları bırakıp) erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz ve toplantılarınızda edepsizce şeyler yapıyorsunuz ha?.. Kavmi'nin cevabı, sadece: "Eğer doğrulardan isen, haydi Allâh'ın azâbını getir!" demeleri oldu.
For come ye not in unto males, and cut ye not the road (for travellers), and commit ye not abomination in your meetings? But the answer of his folk was only that they said: Bring Allah's doom upon us if thou art a truth-teller!
30. (Lût): "Rabbim, şu bozguncu kavme karşı bana yardım et," dedi.
He said: My Lord! Give me victory over folk who work corruption.
31. Elçilerimiz İbrâhim'e (oğlu olacağına dâir) müjdeyi getirdikleri zaman dediler ki: "Biz şu (Sodom) kenti(ni)n halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zâlim oldular."
And when Our messengers brought Abraham the good news, they said: Lo! we are about to destroy the people of that township, for its people are wrong-doers.
32. (İbrâhim) dedi: "Ama orada Lût var?" dediler: "Biz orada kimin bulunduğunu daha iyi biliriz. Onu ve âilesini kurtaracağız. Yalnız karısı (azâbda) kalacaklardandır."
He said: Lo! Lot is there. They said: We are Best Aware of who is there. We are to deliver him and his household, all save his wife, who is of those who stay behind.
33. Elçilerimiz Lût'a gelince (Lût) onlar yüzünden fenalaştı ve onlar hakkında arşını daraldı. (Melekler): "Korkma üzülme, dediler, biz seni ve âileni kurtaracağız, yalnız karın, kalacaklardan olmuştur."
And when Our messengers came unto Lot, he was troubled upon their account, for he could not protect them; but they said: Fear not, nor grieve! Lo! we are to deliver thee and thy household, (all) save thy wife, who is of those who stay behind.
34. Biz yoldan çıkan şu ülke halkının üstüne gökten bir azâb indireceğiz.
Lo! we are about to bring down upon folk of this township a fury from the sky because they are evil-livers.
35. Andolsun biz, aklını kullanan bir toplum için ondan, (harâb ettiğimiz o ülkeden) açık bir işâret bırakmışızdır.
And verily of that We have left a clear sign for people who have sense.
36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kuluk edin, âhiret gününü umun, yeryüzünde karışıklık çıkarıp bozgunculuk yapmayın!"
And unto Midian We sent Shu'eyb, their brother. He said O my people! Serve Allah, and look forward to the Last Day, and do not evil, making mischief in the earth.
37. Onu yalanladılar, bu yüzden onları (o müthiş) deprem yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
But they denied him, and the dreadful earthquake took them, and morning found them prostrate in their dwelling-place.
38. Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytân onlara yaptıkları işleri süsleyip onları yoldan çıkardı. Oysa bakıp ibret alabilirlerdi (ama almadılar).
And (the tribes of) 'Aad and Thamud! (Their fate) is manifest unto you from their (ruined and deserted) dwellings. Satan made their deeds seem fair unto them and so debarred them from the Way, though they were keen observers.
39. Kaarûn'u, Fir'avn'ı, Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun, Mûsâ onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar o yerde büyüklük tasla(yıp âyetlerimizi kabule tenezzül etme)diler. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi.
And Korah, Pharaoh and Haman! Moses came unto them with clear proofs (of Allah's Sovereignty), but they were boastful in the land. And they were not winners (in the race).
40. Nitekim hepsini günâhiyle yakaladık. Onlardan kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini korkunç ses yakaladı, kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allâh onlara zulmedecek değildi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.
So We took each one in his sin; of them was he on whom We sent a hurricane, and of them was he who was overtaken by the (Awful) Cry, and of them was he whom We caused the earth to swallow, and of them was he whom We drowned. It was not for Allah to wrong them, but they wronged themselves.
41. Allah'tan başka veliler edinenler, bir ev edinen örümceğe benzerler. Evlerin en gevşeği örümcek evidir, keşke bilselerdi.
The likeness of those who choose other patrons than Allah is as the likeness of the spider when she taketh unto herself a house, and lo! the frailest of all houses is the spider's house, if they but knew.
42. Allâh, onların kendisinden başka ne gibi şeylere yalvardıklarını bilir, O üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Lo! Allah knoweth what thing they invoke instead of Him. He is the Mighty, the Wise.
43. Biz bu misalleri insanlara anlatıyoruz ama onları, bilenlerden başkası düşünüp anlamaz.
As for these similitudes, We coin them for mankind, but none will grasp their meaning save the wise.
44. Allâh, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır.
Allah created the heavens and the earth with truth. Lo! therein is indeed a portent for believers.
45. Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Çünkü namaz kötü ve iğrenç şeylerden men'eder. Elbette Allâh'ı anmak, en büyük(ibâdet)tir. Allâh, ne yaptığınızı bilir.
Recite that which hath been inspired in thee of the Scripture, and establish worship. Lo! worship preserveth from lewdness and iniquity, but verily remembrance of Allah is more important. And Allah knoweth what ye do.
46. Kitâp ehliyle, Ğhaksızlık edenleri dışındaĞ en güzel tarzda tartışın ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de inandık. Tanrımız ve tanrınız birdir, biz de O'na teslim olanlarız.
And argue not with the People of the Scripture unless it be in (a way) that is better, save with such of them as do wrong; and say: We believe in that which hath been revealed unto us and revealed unto you; our God and your God is One, and unto Him we surrender.
47. İşte böylece Kitabı sana da indirdik. Kendilerine Kitabı verdiklerimiz, ona inanırlar: Şunlardan (şu Araplardan) da ona inananlar vardır. Âyetlerimizi, kâfirlerden başkası inkâr etmez.
In like manner We have revealed unto thee the Scripture, and those unto whom We gave the Scripture aforetime will believe therein; and of these (also) there are some who believe therein. And none deny Our revelations save the disbelieverss
48. (Ey Muhammed) Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allâh'ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.
And thou (O Muhammad) wast not a reader of any Scripture before it, nor didst thou write it with thy right hand, for then might those have doubted who follow falsehood.
49. Hayır, o (sana vahyedilenler) kendilerine bilgi verilmiş olanların göğüslerinde bulunan açık açık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi, zâlimlerden başkası inkâr etmez.
But it is clear revelations in the hearts of those who have been given knowledge, and none deny Our revelations save wrong-doers.
50. Dediler ki: "Ona Rabbinden âyetler indirilmeli değil miydi?" De ki: "Âyetler (mu'cizeler) Allâh'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
And they say: Why are not portents sent down upon him from his Lord? Say: Portents are with Allah only, and I am but a plain warner.
51. Kendilerine okunan Kitabı sana indirmemiz, onlara yetmedi mi? Şüphesiz inanan bir toplum için bunda bir rahmet ve öğüt vardır.
Is it not enough for them that We have sent down unto thee the Scripture which is read unto them? Lo! herein verily is mercy, and a reminder for folk who believe.
52. De ki: "Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allâh yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Bâtıla inanıp Allah'a karşı nankörlük edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır."
Say (unto them, O Muhammad): Allah sufficeth for witness between me and you. He knoweth whatsoever is in the heavens and the earth. And those who believe in vanity and disbelieve in Allah, they it is who are the losers.
53. Senden azâbı çabuk istiyorlar. Eğer (azâb için) belirtilmiş bir süre olmasaydı, onlara hemen azâb gelirdi. Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o, kendilerine ansızın gelecektir.
They bid thee hasten on the doom (of Allah). And if a term had not been appointed, the doom would assuredly have come unto them (ere now). And verily it will come upon them suddenly when they perceive not.
54. Cehennem o nankörleri kuşatmış iken, onlar hâlâ senden azâbı çabuk istiyorlar.
They bid thee hasten on the doom, when lo! hell verily will encompass the disbelievers.
55. O gün azâb, onları üstlerinden, ayaklarının altından örter ve (Allâh onlara): "Yaptığınız işleri tadın!" der.
On the Day when the doom will overwhelm them from above them and from underneath their feet, and He will say: Taste what ye used to do!
56. Ey inanan kullarım, benim arzım geniştir, bana kulluk edin.
O My bondmen who believe! Lo! My earth is spacious. Therefore serve Me only.
57. Her can, ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
Every soul will taste of death. Then unto Us ye will be returned.
58. İnanıp iyi işler yapanları, cennette, altlarından ırmaklar akan yüksek odalara yerleştiririz. Orada ebedi kalırlar. Çalışanların ücreti ne güzeldir!
Those who believe and do good works, them verily We shall house in lofty dwellings of the Garden underneath which rivers flow. There they will dwell secure. How sweet the guerdon of the toilers,
59. Onlar ki sabrettiler ve Rabblerine dayanmaktadırlar
Who persevere, and put their trust in their Lord!
60. Nice canlı var ki rızkını taşıyamaz, onları da sizi de Allâh besler. O, işitendir, bilendir.
And how many an animal there is that beareth not its own provision! Allah provideth for it and for you. He is the Hearer, the Knower.
61. Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim (sizin yararınıza) boyun eğdirdi?" desen; "Allâh", derler. O halde nasıl Allâh'ın (birliğinden) döndürülüyorsunuz?
And if thou wert to ask them: Who created the heavens and the earth, and constrained the sun and the moon (to their appointed work)? they would say: Allah. How then are they turned away?
62. Allâh kullarından dilediğine rızkı açar da, kısar da. Şüphesiz Allâh, her şeyi bilendir.
Allah maketh the provision wide for whom He will of His bondmen, and straiteneth it for whom (He will). Lo! Allah is Aware of all things.
63. Onlara: "Kim gökten suyu indirip de ölmüş olan yeri onunla diriltti?" diye sorsan; "Allâh", derler. De ki: "Hamd (övgü), Allah'a lâyıktır." Doğrusu çokları düşünmezler.
And if thou wert to ask them: Who causeth water to come down from the sky, and therewith reviveth the earth after its death? they verily would say: Allah. Say: Praise be to Allah! But most of them have no sense.
64. Bu dünyâ hayâtı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, işte asıl hayât odur (asıl yaşanacak yer orasıdır), keşke bilselerdi!
This life of the world is but a pastime and a game. Lo! the home of the Hereafter - that is Life, if they but knew.
65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na yalvarırlar. Fakat (Allâh) onları salimen karaya çıkarınca hemen (O'na) ortak koşarlar.
And when they mount upon the ships they pray to Allah, making their faith pure for Him only, but when He bringeth them safe to land, behold! they ascribe partners (unto Him),
66. Ki kendilerine verdiğimiz(ni'metler)e nankörlük etsinler ve (şu geçici hayâtta) zevk içinde yaşasınlar. Ama yakında (gerçeği) bileceklerdir.
That they may disbelieve in that which We have given them, and that they may take their ease. But they will come to know.
67. Görmediler mi çevrelerinde insanlar kaçırılırken biz (kendi şehirleri Mekke'yi), güvenli, dokunulmaz bir bölge yaptık? Hâlâ bâtıla inanıp Allâh'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?
Have they not seen that We have appointed a sanctuary immune (from violence), while mankind are ravaged all around them? Do they then believe in falsehood and disbelieve in the bounty of Allah?
68. Uydurduğu yalanı Allâh'ın üzerine atan veya kendisine gelen gerçeği yalanlayandan daha zâlim kimdir? Kâfirlerin durağı cehennemde değil midir?
Who doth greater wrong than he who inventeth a lie concerning Allah, or denieth the truth when it cometh unto him? Is not there a home in hell for disbelievers?
69. Ama biz(im uğrumuz)da cihâd edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allâh, iyilik edenlerle beraberdir.
As for those who strive in Us, We surely guide them to Our paths, and lo! Allah is with the good.

Toplam 69 Ayet.




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder