Translate

28 Temmuz 2012 Cumartesi

40 - Gafir Mumin [ The Believer ]


1. Hâ mim.
Ha. Mim.
2. Bu Kitabın indirilişi, aziz (dâimâ gâlib) ve alim (herşeyi en iyi bilen) Allâh tarafındandır;
The revelation of the Scripture is from Allah, the Mighty, the Knower,
3. Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azâbı çetin olan, lutuf sâhibi (Allâh tarafından). O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş O'nadır.
The Forgiver of sin, the Acceptor of repentance, the Stern in punishment, the Bountiful. There is no God save Him. Unto Him is the journeying.
4. İnkâr edenlerden başkası, Allâh'ın âyetleri hakkında mücâdele etmez. Onların (öyle) şehirlede dolaşmaları, seni aldatmasın.
None argue concerning the revelations of Allah save those who disbelieve, so let not their turn of fortune in the land deceive thee (O Muhammad).
5. Onlardan önce Nûh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar da yalanladı. Her millet, elçisini yakalamağa yeltendi; hakkı gidermek için boş şeyler ileri sürerek tartıştılar. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte) Azâbım nasıl oldu?!
The folk of Noah and the factions after them denied (their messengers) before these, and every nation purposed to seize their messenger and argued falsely, (thinking) thereby to refute the Truth. Then I seized them, and how (awful) was My punishment.
6. Böylece Rabbinin inkâr edenler hakkındaki "Onlar ateş halkıdır" sözü yerini bulmuş oldu.
Thus was the word of thy Lord concerning those who disbelieve fulfilled: that they are owners of the Fire.
7. Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler. O'na inanırlar ve mü'minler için (şöyle) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen rahmet ve bilgi bakımından her şeyi kapladın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azâbından koru!"
Those who bear the Throne, and all who are round about it, hymn the praises of their Lord and believe in Him and ask forgiveness for those who believe (saying): Our Lord! Thou comprehendest all things in mercy and knowledge, therefore forgive those who repent and follow Thy way. Ward off from them the punishment of hell.
8. Rabbimiz, onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi olan sensin sen!
Our Lord! And make them enter the Gardens of Eden which Thou hast promised them, with such of their fathers and their wives and their descendants as do right. Lo! Thou, only Thou, art the Mighty, the Wise.
9. Onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korursan ona acımışsındır. İşte o büyük başarı budur!
And ward off from them ill deeds; and he from whom Thou wardest off ill deeds that day, him verily hast Thou taken into mercy. That is the supreme triumph.
10. İnkâr edenlere de bağırılır: "Allâh'ın (size) kızması, sizin kendi kendinize kızmanızdan daha büyüktür. Zira siz imânâ çağrılırdınız da inkâr ederdiniz!"
Lo! (on that day) those who disbelieve are informed by proclamation: Verily Allah's abhorrence is more terrible than your abhorrence one of another, when ye were called unto the faith but did refuse.
11. Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günâhlarımızı itiraf ettik. Şimdi (şu ateşten) çıkmak için (bize) bir yol var mı (acaba)?"
They say: Our Lord! Twice hast Thou made us die, and twice hast Thou made us live. Now we confess our sins. Is there any way to go out?
12. (Şöyle cevap verilir): Bu(duruma düşmeniz)in sebebi şudur: Tek Allah'a çağrıldığınız zaman inkâr ederdiniz. O'na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm yüce ve büyük Allâh'a âittir.
(It is said unto them): This is (your plight) because, when Allah only was invoked, ye disbelieved, but when some partner was ascribed to Him ye were believing. But the command belongeth only to Allah, the Sublime, the Majestic.
13. O'dur ki, size âyetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor, (rızkın sebebi olan yağmur, güneş ve hava veriyor). Ancak (O'na) yönelen öğüt alır.
He it is Who showeth you His portents, and sendeth down for you provision from the sky. None payeth heed save him who turneth (unto Him) repentant.
14. Kâfirlerin hoşuna gitmesede siz, dini yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na çağırın.
Therefore (O believers) pray unto Allah, making religion pure for Him (only), however much the disbelievers be aversee
15. (O,) Dereceleri yükselten; Arş'ın sâhibi (Allâh), buluşma gününe karşı uyarmak için, emrinden olan ruhu, kullarından dilediğine indirir.
The Exalter of Ranks, the Lord of the Throne. He casteth the Spirit of His command upon whom He will of His slaves, that He may warn of the Day of Meeting,
16. O gün onlar, ortaya çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. (Ve sorulur onlara): "Bugün mülk kimindir? O tek ve kahhâr olan Allâh'ın!"
The day when they come forth, nothing of them being hidden from Allah. Whose is the sovereignty this Day? It is Allah's, the One, the Almighty.
17. Bugün her can, kazandığıyle cezâlanır. Bugün zulüm yoktur. Allâh, hesabı çabuk görendir.
This Day is each soul requited that which it hath earned; no wrong (is done) this Day. Lo! Allah is Swift at reckoning.
18. Onları yaklaşan güne karşı uyar. Zira (o gün) yürekler, (korkudan âdetâ yerinden sökülüp) gırtlaklara dayanmıştır; (kederlerini) yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir aracıları yoktur.
Warn them (O Muhammad) of the Day of the approaching (doom), when the hearts will be choking the throats, (when) there will be no friend for the wrong-doers, nor any intercessor who will be heard.
19. (Allâh) gözlerin hâin(bakışlar)ını ve göğüslerin gizlediği düşünceleri bilir.
He knoweth the traitor of the eyes, and that which the bosoms hide.
20. Allâh, hak ile hükmeder. O'ndan başka yalvardıkları (tanrılar) ise hiçbir hüküm veremezler. Çünkü işiten, gören yalnız Allah'tır.
Allah judgeth with truth, while those to whom they cry instead of Him judge not at all. Lo! Allah, He is the Hearer, the Seer.
21. (Onlar) Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allâh, onları günâhları yüzünden yakaladı. Onları Allâh'a karşı koruyan olmadı.
Have they not travelled in the land to see the nature of the consequence for those who disbelieved before them? They were mightier than these in power and (in the) traces (which they left behind them) in the earth. Yet Allah seized them for their sins, and they had no protector from Allah.
22. Çünkü onlar (öyle kimselerdi ki) elçileri onlara açık kanıtlar getirirdi ama kabul etmezlerdi. Bu yüzden Allâh onları yakaladı. Zira O güçlüdür, cezâsı çetin olandır.
That was because their messengers kept bringing them clear proofs (of Allah's Sovereignty) but they disbelieved; so Allah seized them. Lo! He is Strong, Severe in punishment.
23. Andolsun biz Mûsâ'yı âyetlerimizle ve apaçık bir yetki ile gönderdik:
And verily We sent Moses with Our revelations and a clear warrantt
24. Fir'avn'e, Hâmân'a ve Kârûn'a. "(Bu,) Yalancı bir büyücüdür." dediler.
Unto Pharaoh and Haman and Korah, but they said: A lying sorcerer!
25. (Mûsâ,) Onlara katımızdan hakkı getirince: "Onunla beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!" dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkar.
And when he brought them the Truth from Our presence, they said: Slay the sons of those who believe with him, and spare their women. But the plot of disbelievers is in naught but error.
26. Fir'avn dedi: "Bırakın Mûsâ'yı öldüreyim de, Rabbine yalvarsın (bakalım O, Mûsâ'yı kurtaracak mı?) Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesâd çıkaracağından korkuyorum"
And Pharaoh said: Suffer me to kill Moses, and let him cry unto his Lord. Lo! I fear that he will alter your religion or that he will cause confusion in the land.
27. Mûsâ dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz(olan Allâh)a sığındım."
Moses said: Lo! I seek refuge in my Lord and your Lord from every scorner who believeth not in a Day of Reckoning.
28. Fir'avn âilesinden imanını gizleyen mü'min bir adam (şöyle) dedi: "Rabbim Allah'tır dediği için bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden kanıtlar getirmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendi zararınadır. Ve eğer doğru söylüyorsa, size va'dettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allâh aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez."
And a believing man of Pharaoh's family, who hid his faith, said: Would ye kill a man because he saith: My Lord is Allah, and hath brought you clear proofs from your Lord? If he is lying, then his lie is upon him; and if he is truthful, then some of that wherewith he threateneth you will strike you. Lo! Allah guideth not one who is a prodigal, a liar.
29. Ey kavmim, bugün mülk sizindir; buraya siz hâkimsiniz. Eğer bize (Allâh'ın hışmı) gelirse kim bizi ondan kurtarır? Fir'avn dedi: "Ben size yalnız (doğru) gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi ancak doğru yola götürüyorum."
O my people! Yours is the kingdom today, ye being uppermost in the land. But who would save us from the wrath of Allah should it reach us? Pharaoh said: I do but show you what I think, and I do but guide you to wise policy.
30. İnanan adam dedi ki: "Ey kavmim, ben üzerinize önceki toplulukların günü gibi bir günün gelmesinden korkuyorum.:
And he who believed said: O my people! Lo! I fear for you a fate like that of the factions (of old);
31. Nûh kavminin, 'Âd ve Semûd'un ve onlardan sonrakilerin durumu gibi (bir durumla karşılaşmanızdan kaygı duyuyorum). Allâh kullara zulmetmek istemez, (günâhsız kimselere cezâ vermez).
A plight like that of Noah's folk, and 'Aad and Thamud, and those after them, and Allah willeth no injustice for (His) slaves.
32. Ey kavmim, sizin için o (Yüce Divâna) çağırma (yahut feryâdetme) gününden korkuyorum.
And, O my people! Lo! I fear for a Day of Summoning,
33. O gün arkanızı dönüp kaç(mak ist)ersiniz ama sizi Allâh(ın azâbın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allâh kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz.
A Day when ye will turn to flee, having no preserver from Allah, and he whom Allah sendeth astray, for him there is no guide.
34. Daha önce Yûsuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihâyet o ölünce: 'Allâh ondan sonra elçi göndermez,' dediniz. İşte Allâh, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır."
And verily Joseph brought you of old clear proofs, yet ye ceased not to be in doubt concerning what be brought you till, when he died, he said: Allah will not send any messenger after him. Thus Allah deceiveth him who is a prodigal, a doubter.
35. Onlar ki kendilerine gelmiş bir delil olmadan Allâh'ın âyetleri hakkında tartışırlar. (Bu hareketleri) Gerek Allâh yanında, gerek inananlar yanında (onlara karşı) ne büyük bir kızgınlık (doğurur)! İşte Allâh, her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler."
Those who wrangle concerning the revelations of Allah without any warrant that hath come unto them, it is greatly hateful in the sight of Allah and in the sight of those who believe. Thus doth Allah print on every arrogant, disdainful heart.
36. Fir'avn dedi: "Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap da o sebeplere (yollara) erişeyim:"
And Pharaoh said: O Haman! Build for me a tower that haply I may reach the roads,
37. (Yani) Göklerin yollarına (erişeyim) de çıkıp Mûsâ'nın tanrısına bakayım. Çünkü ben Mûsâ'yı, yalancı sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş, Fir'avn'a süslü gösterildi ve (o), yoldan çıkarıldı. Fir'avn'ın tuzağı, tamamen boşa çıktı.
The roads of the heavens, and may look upon the God of Moses, though verily I think him a liar. Thus was the evil that he did made fair-seeming unto Pharaoh, and he was debarred from the (right) way. The plot of Pharaoh ended but in ruin.
38. İnanan (adam) dedi ki: "Ey kavmim, bana uyun, sizi doğru yola götüreyim."
And he who believed said: O my people! Follow me. I will show you the way of right conduct.
39. Ey kavmim, bu dünyâ hayâtı (kısa) bir geçinmedir. Âhiret ise ebedi olarak durulacak yerdir.
O my people! Lo! this life of the world is but a passing comfort, and lo! the Hereafter, that is the enduring home.
40. Kim bir kötülük yaparsa sadece onun (yaptığı kötülük) kadar cezâlanır, ama erkek ve kadından her kim inanarak faydalı bir iş yaparsa onlar cennete girerler ve orada kendilerine hesapsız rızık verilir.
Whoso doth an ill deed, he will be repaid the like thereof, while whoso doth right, whether male or female, and is a believer, (all) such will enter the Garden, where they will be nourished without stint.
41. Ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
And, O my people! What aileth me that I call you unto deliverance when ye call me unto the Fire?
42. Siz beni, Allah'a nankörlük etmeğe ve bilmediğim şeyleri O'na ortak koşmağa çağırıyorsunuz; bense sizi O aziz ve çok bağışlayana çağırıyorum.
Ye call me to disbelieve in Allah and ascribe unto Him as partners that whereof I have no knowledge, while I call you unto the Mighty, the Forgiver.
43. Sizin beni çağırdığınız şeye kesinlikle ne dünyâda, ne de âhirette du'â edilemez (onlar kendilerine yapılan du'âyı duymazlar ve ona cevap veremezler). Bizim dönüşümüz Allah'adır. Aşırı gidenler, işte onlar ateş halkıdır.
Assuredly that whereunto ye call me hath no claim in the world or in the Hereafter, and our return will be unto Allah, and the prodigals will be owners of the fire.
44. Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allâh, kulları görür.
And ye will remember what I say unto you. I confide my cause unto Allah. Lo! Allah is Seer of (His) slaves.
45. Allâh onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu ve Fir'avn âilesini, azâbın en kötüsü kuşattı:
So Allah warded off from him the evils which they plotted, while a dreadful doom encompassed Pharaoh's folk.
46. Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyâmet koptuğu gün de: "Fir'avn âilesini azâbın en çetinine sokun!" (denilir).
The Fire; they are exposed to it morning and evening; and on the day when the Hour upriseth (it is said): Cause Pharaoh's folk to enter the most awful doom.
47. Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: "Biz size uymuştuk. Şimdi siz, şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?"
And when they wrangle in the fire, the weak say unto those who were proud: Lo! we were a following unto you: will ye therefore rid us of a portion of the Fire?
48. Büyüklük taslayanlar da dediler ki: "Hepimiz de onun içindeyiz. Allâh kullar arasında (böyle) hüküm verdi!"
Those who were proud say: Lo! we are all (together) herein. Lo! Allah hath judged between (His) slaves.
49. Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: "Rabbinize du'â edin de hiç değilse bir gün, bizden azâbı biraz hafifletsin!"
And those in the Fire say unto the guards of hell: Entreat your Lord that He relieve us of a day of the torment.
50. (Bekçiler) Dediler: "Elçileriniz size açık kanıtlar getirmezler miydi?" "Evet (getirirlerdi) dediler. (Bekçiler:) "Öyle ise yalvar(ıp dur)un. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır." dediler.
They say: Came not your messengers unto you with clear proofs? They say: Yea, verily. They say: Then do ye pray, although the prayer of disbelievers is in vain.
51. Elbette biz elçilerimize ve inananlara hem dünyâ hayâtında hem, şâhidlerin (şâhidliğe) duracakları günde yardım ederiz.
Lo! We verily do help Our messengers, and those who believe, in the life of the world and on the Day when the witnesses arise,
52. O gün zâlimlere, ma'zeretleri fayda vermez. Onlar için la'net ve yurt(lar)ın en kötüsü vardır.
The Day when their excuse availeth not the evil-doers, and theirs is the curse, and theirs the ill abode.
53. Andolsun biz Mûsâ'ya hidâyet verdik ve İsrâil oğullarına o Kitabı mirâs kıldık.
And We verily gave Moses the guidance, and We caused the Children of Israel to inherit the Scripture,
54. (O,) sağduyu sâhiplerine bir yol gösterici ve öğüttür.
A guide and a reminder for men of understanding.
55. Sabret, Allâh'ın va'di mutlaka gerçektir. Günâhına da istiğfar et ve akşam sabah Rabbini övgü ile an.
Then have patience (O Muhammad). Lo! the promise of Allah is true. And ask forgiveness of thy sin, and hymn the praise of thy Lord at fall of night and in the early hours.
56. Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allâh'ın âyetleri hakkında tartışanlar var ya, onların göğüslerinde, (hiçbir zaman) erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın, çünkü işiten, gören O'dur.
Lo! those who wrangle concerning the revelations of Allah without a warrant having come unto them, there is naught else in their breasts save pride which they will never attain. So take thou refuge in Allah. Lo! He, only He, is the Hearer, the Seer.
57. Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan çok daha zordur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Assuredly the creation of the heavens and the earth is greater than the creation of mankind; but most of mankind know not.
58. Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!
And the blind man and the seer are not equal, neither are those who believe and do good works (equal with) the evil-doer. Little do ye reflect!
59. (Duruşma) sâ'at(i) mutlaka gelecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
Lo! the Hour is surely coming, there is no doubt thereof; yet most of mankind believe not.
60. Rabbiniz buyurdu ki: "Bana du'â edin, du'ânızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeğe tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir."
And your Lord hath said: Pray unto Me and I will hear your prayer. Lo! those who scorn My service, they will enter hell, disgraced.
61. Allâh O'dur ki size geceyi, içinde istirahat etmeniz için (serin ve karanlık); gündüzü de (işinizi) görmeniz için aydınlık yaptı. Şüphesiz Allâh, insanlara lutufkârdır; fakat insanların çoğu şükretmezler.
Allah it is Who hath appointed for you night that ye may rest therein, and day for seeing. Lo! Allah is Lord of bounty for mankind, yet most of mankind give not thanks.
62. İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allâh budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl da (O'nu birlemekten) çevriliyorsunuz?
Such is Allah, your Lord, the Creator of all things. There is no God save Him. How then are ye perverted?
63. İşte Allâh'ın âyetlerini kasden inkâr edenler de (haktan) böyle çevriliyorlardı.
Thus are they perverted who deny the revelations of Allah.
64. Allâh O'dur ki arzı size durulacak yer, göğü de binâ yaptı; sizi şekillendirdi, şekillerinizi de güzel yaptı. Ve sizi güzel rızıklarla besledi. İşte Rabbiniz Allâh budur. Bütün âlemleri yaratan Allâh, ne yücedir!
Allah it is Who appointed for you the earth for a dwelling-place and the sky for a canopy, and fashioned you and perfected your shapes, and hath provided you with good things. Such is Allah, your Lord. Then blessed be Allah, the Lord of the Worlds!
65. O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız kendisine hâlis kılarak O'na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.
He is the Living One. There is no God save Him. So pray unto Him, making religion pure for Him (only). Praise be to Allah, the Lord of the Worlds!
66. De ki: "Ben, Rabbimden bana açık deliller gelince, sizin Allah'tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan men'olundum ve âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum."
Say (O Muhammad): I am forbidden to worship those unto whom ye cry beside Allah since there have come unto me clear proofs from my Lord, and I am commanded to surrender to the Lord of the Worlds.
67. O'dur ki (önce) sizi topraktan, sonra nutfe(sperm)den, sonra alaka(embriyo)dan yarattı. Sonra sizi çocuk olarak (annelerinizin karnından) çıkarıyor. Sonra güçlü çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden kimi de daha önce öldürülüyor. Belli süreye erişmeniz ve aklınızı kullan(ıp Allâh'ın bundaki hikmetlerini anla)manız için (böyle yapıyor).
He it is Who created you from dust, then from a drop (of seed), then from a clot, then bringeth you forth as a child, then (ordaineth) that ye attain full strength and afterward that ye become old men - though some among you die before - and that ye reach an appointed term, that haply ye may understand.
68. Yaşatan ve öldüren O'dur. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece "ol!" der, o da olur.*
He it is Who quickeneth and giveth death. When He ordaineth a thing, He saith unto it only: Be! and it is.
69. Baksana, Allâh'ın âyetleri hakkında tartışanlar, nasıl (Hak'tan) çevriliyorlar?
Hast thou not seen those who wrangle concerning the revelations of Allah, how they are turned away?
70. O, Kitabı ve elçilerimizi gönderdiğimiz mesajı yalanlayanlar, yakında bileceklerdir!
Those who deny the Scripture and that wherewith We send Our messengers. But they will come to know,
71. Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenceklerdir:
When carcans are about their necks and chains. They are draggedd
72. Kaynar su içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır.
Through boiling waters; then they are thrust into the Fire.
73. Sonra onlara denilecektir: "Ortak koştuklarınız nerede?
Then it is said unto them: Where are (all) that ye used to make partners (in the Sovereignty)
74. Allah'tan başka (taptıklarınız)?" Diyecekler ki: "Bizden (uzaklaşıp) kayboldular; hayır, meğer biz önceden hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız hiçbir şey değilmiş)!" İşte Allâh, kâfirleri böyle şaşırtır.
Beside Allah? They say: They have failed us; but we used not to pray to anything before. Thus doth Allah send astray the disbelievers (in His guidance).
75. Bu durum, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve bölürlenmenizden ötürüdür.
(And it is said unto them): This is because ye exulted in the earth without right, and because ye were petulant.
76. Cehennemin kapılarından girin, orada ebedi kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!
Enter ye the gates of Hell, to dwell therein. Evil is the habitation of the scornful.
77. Sabret, Allâh'ın sözü gerçektir. Onları tehdidettiğimiz şeylerin bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Sonunda) onlar bize döndürülecklerdir.
Then have patience (O Muhammad). Lo! the promise of Allah is true. And whether we let thee see a part of that which We promise them, or (whether) We cause thee to die, still unto Us they will be brought back.
78. Andolsun biz, senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allâh'ın izni olmadan bir mu'cize getiremez. Allâh'ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir ve işte o zaman (Allâh'ın âyetlerini) boşa çıkarmağa uğraşanlar, hüsrana uğrarlar.*
Verily We sent messengers before thee, among them those of whom We have told thee, and some of whom We have not told thee; and it was not given to any messenger that he should bring a portent save by Allah's leave, but when Allah's commandment cometh (the cause) is judged aright, and the followers of vanity will then be lost.
79. Allah'tır ki kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size hayvanları yarattı.
Allah it is Who hath appointed for you cattle, that ye may ride on some of them, and eat of somee
80. Onlarda sizin için (sütleri, derileri, tüyleri gibi daha birçok) faydalar var. Onların üstünde gönüllerinizdeki arzuya erersiniz; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
(Many) benefits ye have from them - and that ye may satisfy by their means a need that is in your breasts, and may be borne upon them as upon the ship.
81. (Allâh) Size âyetlerini gösteriyor. Allâh'ın âyetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
And He showeth you His tokens. Which, then, of the tokens of Allah do ye deny?
82. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Ama kazandıkları, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
Have they not travelled in the land to see the nature of the consequence for those before them? They were more numerous than these, and mightier in power and (in the) traces (which they left behind them) in the earth. But all that they used to earn availed them not.
83. Elçileri onlara açık kanıtlar getirince, yanlarında bulunan bilgi ile sevin(ip övün)düler (peygamberlerin getirdikleri bilgiye değer vermediler, onlarla alay ettiler). Sonunda alay edegeldikleri şey, kendilerini kuşatıverdi.
And when their messengers brought them clear proofs (of Allah's Sovereignty) they exulted in the knowledge they (themselves) possessed. And that which they were wont to mock befell them.
84. Ne zaman ki hışmımızı gördüler: "Tek Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler.
Then, when they saw Our doom, they said: We believe in Allah only and reject (all) that we used to associate (with Him).
85. Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allâh'ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kâfirler ziyana uğramışlardır.
But their faith could not avail them when they saw Our doom. This is Allah's law which hath ever taken course for His bondmen. And then the disbelievers will be ruined.

Toplam 85 Ayet.




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder