Translate

27 Temmuz 2012 Cuma

19 - Meryem [ Marium ]


1. Kâf hâ yâ 'ayn sâd.
Kaf. Ha. Ya. 'Ain. Sad.
2. Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyyâ'ya rahmetini anıştır.
A mention of the mercy of thy Lord unto His servant Zachariah.
3. O, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı:
When he cried unto his Lord a cry in secret,
4. Rabbim, demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlk aleviyle tutuştu. Rabbim, sana du'â ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her du'â ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin).
Saying: My Lord! Lo! the bones of me wax feeble and my head is shining with grey hair, and I have never been unblest in prayer to Thee, my Lord.
5. "Doğrusu ben arkamdan, yerime geçecek yakınlar(ımın iyi hareket etmeycekler)inden korktum; karım da kısır. (Ne olur) katından bana yerime geçecek bir veli lutfet.
Lo! I fear my kinsfolk after me, since my wife is barren. Oh, give me from Thy presence a successorr"
6. Ki, (o), bana ve Ya'kûb oğullarına mirâsçı olsun. Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap.
Who shall inherit of me and inherit (also) of the house of Jacob. And make him, my Lord, acceptable (unto Thee).
7. (Allâh buyurdu): Ey Zekeriyyâ, biz sana bir oğul müjdeleriz, adı Yahyâ'dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık (ondan önce kimseye bu adı vermedik.)"
(It was said unto him): O Zachariah! Lo! We bring thee tidings of a son whose name is John; We have given the same name to none before (him).
8. (Zekeriyyâ): "Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım."
He said: My Lord! How can I have a son when my wife is barren and I have reached infirm old age?
9. Dedi: "Öyledir, ama Rabbin: 'O bana kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım' dedi."
He said: So (it will be). Thy Lord saith: It is easy for Me, even as I created thee before, when thou wast naught.
10. Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işâret ver. "Senin işâretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır." dedi.
He said: My Lord! Appoint for me some token. He said: Thy token is that thou, with no bodily defect, shalt not speak unto mankind three nights.
11. (Zekeriyyâ), ma'bedden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin!" diye işâret etti.
Then he came forth unto his people from the sanctuary, and signified to them: Glorify your Lord at break of day and fall of night.
12. Ey Yahyâ, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerini uygula). (dedik) ve ona çocuk iken hikmet verdik.
(And it was said unto his son): O John! Hold the Scripture. And We gave him wisdom when a child.
13. Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik; o günâhlardan) korunan oldu.
And compassion from Our presence, and purity; and he was devout,
14. Ana babasına iyilik ediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi.
And dutiful toward his parents. And he was not arrogant, rebellious.
15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun!
Peace on him the day he was born, and the day he dieth and the day he shall be raised alive!
16. Kitapta Meryem'i de an. Bir zaman o âilesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti.
And make mention of Mary in the Scripture, when she had withdrawn from her people to a chamber looking East,
17. Onlarla kendisi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrâil'i) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan şeklinde göründü.
And had chosen seclusion from them. Then We sent unto her Our spirit and it assumed for her the likeness of a perfect man.
18. (Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyen(Allâh)'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyorsan (bana dokunma)."
She said: Lo! I seek refuge in the Beneficent One from thee, if thou art God-fearing.
19. (Ruh): "Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim)."
He said: I am only a messenger of thy Lord, that I may bestow on thee a faultless son.
20. Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim.
She said: How can I have a son when no mortal hath touched me, neither have I been unchaste!
21. (Ruh): "Öyledir, dedi, Rabbin: 'O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu'cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)' dedi" ve iş olup bitti.
He said: So (it will be). Thy Lord saith: It is easy for Me. And (it will be) that We may make of him a revelation for mankind and a mercy from Us, and it is a thing ordained.
22. (Meryem), ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi.
And she conceived him, and she withdrew with him to a far place.
23. Doğum sancısı onu, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi. "Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!"
And the pangs of childbirth drove her unto the trunk of the palm tree. She said: Oh, would that I had died ere this and had become a thing of naught, forgotten!
24. Altından (Ruh) ona şöyle seslendi: "Üzülme Rabbin alt tarafında bir su arkı var etti."
Then (one) cried unto her from below her, saying: Grieve not! Thy Lord hath placed a rivulet beneath thee,
25. Hurma dalını sana doğru silkele, üzerine olmuş, taze hurma dökülsün.
And shake the trunk of the palm-tree toward thee; thou wilt cause ripe dates to fall upon thee.
26. Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: Ben Rahmân için (susma) oruc(u) adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" de."
So eat and drink and be consoled. And if thou meetest any mortal, say: Lo! I have vowed a fast unto the Beneficent, and may not speak this day to any mortal.
27. (Meryem) onu taşıyarak kavmine getirdi: "Ey Meryem, dediler, sen tuhaf bir iş yaptın."
Then she brought him to her own folk, carrying him. They said: O Mary! Thou hast come with an amazing thing.
28. Ey Hârûn'un kızkardeşi, baban kötü bir adam değildi, annen de fâhişe değildi (sen ne yaptın böyle)?
Oh sister of Aaron! Thy father was not a wicked man nor was thy mother a harlot.
29. (Meryem), çocuğu gösterdi. Dediler ki: "Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?"
Then she pointed to him. They said: How can we talk to one who is in the cradle, a young boy?
30. (Çocuk): "Ben Allâh'ın kuluyum, dedi,(O) bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı."
He spake: Lo! I am the slave of Allah. He hath given me the Scripture and hath appointed me a Prophet,
31. Beni bulunduğum her yerde yararlı kıldı. Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti!
And hath made me blessed wheresoever I may be, and hath enjoined upon me prayer and almsgiving so long as I remain alive,
32. (Beni) anneme iyilik eder (kıldı), beni baş kaldıran bir zorba yapmadı.
And (hath made me) dutiful toward her who bore me, and hath not made me arrogant, unblest.
33. "Doğduğum gün de, öleceğim gün de ve diri olarak kaldırılacağım gün de bana esenlik verilmiştir.
Peace on me the day I was born, and the day I die, and the day I shall be raised alive!"
34. İşte Meryem oğlu Îsâ. Şüphe edip ayrılığa düştükleri şey, "gerçek söz"e göre budur.
Such was Jesus, son of Mary, (this is) a statement of the truth concerning which they doubt.
35. Çocuk edinmek, Allah'a yakışmaz. O'nun şânı yücedir. Bir işi yapmak istedi mi ona sadece "ol" der, (o da) olur.
It befitteth not (the Majesty of) Allah that He should take unto Himself a son. Glory be to Him! When He decreeth a thing, He saith unto it only: Be! and it is.
36. Şüphesiz, Allâh benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, O'na kulluk edin. İşte doğru yol budur.
And lo! Allah is my Lord and your Lord. So serve Him. That is the right path.
37. Kendi aralarından hizipler, ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfirlerin haline!
The sects among them differ: but woe unto the disbelievers from the meeting of an awful Day.
38. Bize geldikleri gün ne güzel işitir, ne güzel görürler. Ama o zâlimler, bugün apaçık sapıklık içindedirler!
See and hear them on the Day they come unto Us! Yet the evil-doers are today in error manifest.
39. Onları şu hasret gününe karşı uyar ki, o zaman kendileri gaflet içinde inanmamakta ısrar ederlerken iş bitirilmiş olur (yaptıklarına pişman olup hasret çeker dururlar, ama iş işten geçmiştir artık).
And warn them of the Day of anguish when the case hath been decided. Now they are in a state of carelessness, and they believe not.
40. Dünyâya ve üzerinde bulunanlara biz vâris oluruz biz, ve bize döndürülürler.
Lo! We inherit the earth and all who are thereon, and unto Us they are returned.
41. Kitapta İbrâhim'i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi.
And make mention (O Muhammad) in the Scripture of Abraham. Lo! he was a saint, a Prophet.
42. Babasına demişti ki: "Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
When he said unto his father: O my father! Why worshippest thou that which heareth not nor seeth, nor can in aught avail thee?
43. Babacığım, bana sana, gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim.
O my father! Lo! there hath come unto me of knowledge that which came not unto thee. So follow me, and I will lead thee on a right path.
44. Babacığım, şeytâna tapma, çünkü şeytân, Rahmân'a isyân etmiştir.
O my father! Serve not the devil. Lo! the devil is a rebel unto the Beneficent.
45. Babacığım, ben sana Rahmân'dan bir azâbın dokunmasından korkuyorum. O zaman, şeytânın dostu olursun.
O my father! Lo! I fear lest a punishment from the Beneficent overtake thee so that thou become a comrade of the devil.
46. (Babası): "Ey İbrâhim, dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, git!"
He said: Rejectest thou my gods, O Abraham? If thou cease not, I shall surely stone thee. Depart from me a long while!
47. (İbrâhim): "Selâm sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lutufkârdır."
He said: Peace be unto thee! I shall ask forgiveness of my Lord for thee. Lo! He was ever gracious unto me.
48. Sizden de, Allah'tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılıyor ve yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam).
I shall withdraw from you and that unto which ye pray beside Allah, and I shall pray unto my Lord. It may be that, in prayer unto my Lord, I shall not be unblest.
49. İşte onlardan ve onların Allah'tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Ya'kûb'u armağan ettik ve hepsini de peygamber yaptık.
So, when he had withdrawn from them and that which they were worshipping beside Allah, We gave him Isaac and Jacob. Each of them We made a Prophet.
50. Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
And We gave them of Our mercy, and assigned to them a high and true renown.
51. Kitapta Mûsâ'yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve elçi bir peygamberdi.
And make mention in the Scripture of Moses. Lo! he was chosen, and he was a messenger (of Allah), a Prophet.
52. Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik ve onu, özel konuşmak için (kendimize) yaklaştırdık.
We called him from the right slope of the Mount, and brought him nigh in communion.
53. Ona, acıdığımızdan dolayı kardeşi Hârûn'u da peygamber olarak armağan ettik.
And We bestowed upon him of Our mercy his brother Aaron, a Prophet (likewise).
54. Kitapta İsmâ'il'i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi.
And make mention in the Scripture of Ishmael. Lo! he was a keeper of his promise, and he was a messenger (of Allah), a Prophet.
55. Halkına namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti.
He enjoined upon his people worship and almsgiving, and was acceptable in the sight of his Lord.
56. Kitapta İdris'i de an: Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi.
And make mention in the Scripture of Idris. Lo! he was a saint, a Prophet;
57. Onu yüce bir yere yükseltmiştik.
And We raised him to high station.
58. İşte bunlar; Allâh'ın ni'met verdiği peygamberlerden, Âdem, neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya'kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
These are they unto whom Allah showed favour from among the Prophets, of the seed of Adam and of those whom We carried (in the ship) with Noah, and of the seed of Abraham and Israel, and from among those whom We guided and chose. When the revelations of the Beneficent were recited unto them, they fell down, adoring and weeping.
59. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır.
Now there hath succeeded them a later generation who have ruined worship and have followed lusts. But they will meet deception.
60. Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar, cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Save him who shall repent and believe and do right. Such will enter the Garden, and they will not be wronged in aught.
61. Rahmân'ın kullarına gıyâben va'dettiği Adn cennetleri(ne gireceklerdir). Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir.
Gardens of Eden, which the Beneficent hath promised to His slaves in the Unseen. Lo! His promise is ever sure of fulfilment.
62. Orada boş söz değil, yalnız selâm işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
They hear therein no idle talk, but only Peace! and therein they have food for morn and evening.
63. İşte kullarımızdan, korunanlara vereceğimiz cennet budur.
Such is the Garden which We cause the devout among Our bondmen to inherit.
64. Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan herşey O'na âittir. Rabbin, asla unutkan değildir.
We (angels) come not down save by commandment of thy Lord. Unto Him belongeth all that is before us and all that is behind us and all that is between those two, and thy Lord was never forgetfull
65. (O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O'na kulluk et ve O'na kullukta sabret. Hiç O'nun adıyla anılan birini biliyor musun?
Lord of the heavens and the earth and all that is between them! Therefore, worship thou Him and be thou steadfast in His service. Knowest thou one that can be named along with Him?
66. İnsan: "Ben öldükten sonra mı diri olarak çıkarılacağım?" diyor.
And man saith: When I am dead, shall I forsooth be brought forth alive?
67. İnsan önceden hiçbir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu?
Doth not man remember that We created him before, when he was naught?
68. Rabbine andolsun ki, onları ve şeytânları mutlaka toplayacağız, sonra onları diz çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde bulunduracağız.
And, by thy Lord, verily We shall assemble them and the devils, then We shall bring them, crouching, around hell.
69. Sonra her milletten Rahmân'a en çok karşı geleni ayıracağız.
Then We shall pluck out from every sect whichever of them was most stubborn in rebellion to the Beneficent.
70. Sonra, elbette biz, kimlerin oraya girmeğe uygun olduğunu daha iyi biliriz.
And surely We are Best Aware of those most worthy to be burned therein.
71. İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesin borçtur.
There is not one of you but shall approach it. That is a fixed ordinance of thy Lord.
72. Sonra korunanları kurtarırız ve zâlimleri öyle diz üstü çökmüş olarak bırakırız.
Then We shall rescue those who kept from evil, and leave the evil-doers crouching there.
73. Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlar için "İki topluluktan hangisinin makamı daha hayırlı, meclisi (mevkii) daha güzeldir?" derler.
And when Our clear revelations are recited unto them, those who disbelieve say unto those who believe: Which of the two parties (yours or ours) is better in position, and more imposing as an army?
74. Onlardan önce nice nesiller helâk ettik ki onlar eşyaca ve gösterişce daha güzeldi.
How many a generation have We destroyed before them, who were more imposing in respect of gear and outward seeming!
75. De ki: "Kim sapıklık içinde ise Rahmân ona süre versin (ne çıkar). Nihâyet va'dedildiklerini Ğazâbı veya (Duruşma) sâ'ati(ni)Ğ gördükleri zaman, kimin yerce daha kötü ve adamca daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
Say: As for him who is in error, the Beneficent will verily prolong his span of life until, when they behold that which they were promised, whether it be punishment (in the world), or the Hour (of Doom), they will know who is worse in position and who is weaker as an army.
76. Allâh, yola gelenlerin hidâyetini artırır. Kalıcı olan yararlı işler, Rabbinin yanında hem mükâfât bakımından daha iyidir, hem varılacak yer bakımından daha iyidir!
Allah increaseth in right guidance those who walk aright, and the good deeds which endure are better in thy Lord's sight for reward, and better for resort.
77. Âyetlerimizi inkâr edip: "Bana mal ve evlâd verilecek" diyen adamı gördün mü?
Hast thou seen him who disbelieveth in Our revelations and saith: Assuredly I shall be given wealth and children!
78. Gaybe mi çık(ıp bak)tı, yoksa Rahmân'ın huzûrunda bir söz mü aldı (Allâh ile bir andlaşma mı yaptı)?
Hath he perused the Unseen, or hath he made a pact with the Beneficent?
79. Hayır (yanılıyor), biz onun dediğini yazacağız ve onun için azâbı uzattıkça uzatacağız.
Nay, but We shall record that which he saith and prolong for him a span of torment.
80. O dediği(malı ve evlâdı)na biz vâris olacağız (nesi varsa hepsi bize kalacak) ve o, bize tek başına gelecek (yanında ne malı, ne de evlâdı olmayacak).
And We shall inherit from him that whereof he spake, and he will come unto Us, alone (without his wealth and children).
81. Kendilerine destek olsunlar diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.
And they have chosen (other) gods beside Allah that they may be a power for them.
82. Hayır, (yarın o taptıkları tanrılar), bunların tapmalarını inkâr edecekler ve bunlara zıd olacaklardır.
Nay, but they will deny their worship of them, and become opponents unto them.
83. Görmedin mi biz kâfirlere şeytânları gönderdik, onları oynatıp duruyorlar.
Seest thou not that We have set the devils on the disbelievers to confound them with confusion?
84. Onlar hakkında acele etme, biz onlar(ın günlerini ve nefeslerini doldurmaları) için saydıkça sayıyoruz.
So make no haste against them (O Muhammad). We do but number unto them a sum (of days).
85. Korunanları, binek üzerinde ikram ile Rahmân'a götürdüğümüz gün,
On the Day when We shall gather the righteous unto the Beneficent, a goodly company.
86. Suçluları da yaya ve susuz olarak cehenneme sürdüğümüz (gün),
And drive the guilty unto Hell, a weary herd,
87. Yalnız Rahmân'ın huzûrunda söz almış olanlardan başkaları şefâ'at edemezler.
They will have no power of intercession, save him who hath made a covenant with his Lordd
88. Rahmân çocuk edindi dediler.
And they say: The Beneficent hath taken unto Himself a son.
89. Andolsun ki, "Siz pek kötü bir cür'ette bulundunuz!"
Assuredly ye utter a disastrous thing,
90. Neredeyse o(sözün dehşeti)nden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır!.
Whereby almost the heavens are torn, and the earth is split asunder and the mountains fall in ruins,
91. Rahmân için çocuk iddiâ ettiklerinden ötürü.
That ye ascribe unto the Beneficent a son,
92. Çocuk edinmek Rahmân'a yakışmaz.
When it is not meet for (the Majesty of) the Beneficent that He should choose a son.
93. Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahmân'a kul olarak gelecektir.
There is none in the heavens and the earth but cometh unto the Beneficent as a slave.
94. O, onların hepsini kuşatmış ve onları bir bir saymıştır.
Verily He knoweth them and numbereth them with (right) numbering.
95. Onların hepsi, kıyâmet günü O'na tek başına gelecektir.
And each one of them will come unto Him on the Day of Resurrection, alone.
96. İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahmân, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak(onları herkese sevdirecek)tir.
Lo! those who believe and do good works, the Beneficent will appoint for them love.
97. Biz o(Kur'â)n'ı senin diline kolaylaştırdık ki, onunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın.
And We make (this Scripture) easy in thy tongue, (O Muhammad) only that thou mayst bear good tidings therewith unto those who ward off (evil), and warn therewith the froward folk.
98. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun?
And how many a generation before them have We destroyed! Canst thou (Muhammad) see a single man of them, or hear from them the slightest sound?

Toplam 98 Ayet.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder