1. | Andolsun söküp çıkaranlara, |
By those who drag forth to destruction,, | |
2. | Hemen çekip alanlara, |
By the meteors rushing, | |
3. | Yüzüp gidenlere, |
By the lone stars floating, | |
4. | Yarışıp, geçenlere, |
By the angels hastening, | |
5. | Derken işi düzenleyenlere! |
And those who govern the event, | |
6. | O gün o gürültü sarsar. |
On the day when the first trump resoundethh | |
7. | Ardından başka bir gürültü gelir. |
And the second followeth it, | |
8. | O gün bazı yürekler çarpar. |
On that day hearts beat painfullyy | |
9. | Gözleri (korkudan) aşağı kayar. |
While eyes are downcastt | |
10. | Diyorlar ki: "Biz yine eski halimize döndürülecek miyiz?" |
(Now) they are saying: Shall we really be restored to our first statee | |
11. | Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha? |
Even after we are crumbled bones? | |
12. | Öyle ise bu, ziyanlı bir dönüştür! dediler. |
They say: Then that would be a vain proceeding. | |
13. | O (olay zor değil) bir tek haykırış(a bakmakta)dır. |
Surely it will need but one shout, | |
14. | Hemen onlar uyanıklık alanındadırlar. |
And lo! they will be awakened. | |
15. | Mûsâ'nın haberi sana geldi mi? |
Hath there come unto thee the history of Moses? | |
16. | Hani Rabbi ona Kutsal Vâdi'de, "Tuvâ"'da ünlemişti: |
How his Lord called him in the holy vale of Tuwa, | |
17. | Fir'avn'a git, çünkü o azdı. |
(Saying:) Go thou unto Pharaoh - Lo! he hath rebelledd | |
18. | De ki: Arınmağa gönlün var mı? |
And say (unto him): Hast thou (will) to grow (in grace)? | |
19. | Seni Rabbin(in yolun)a ileteyim de O'ndan korkasın. |
Then I will guide thee to thy Lord and thou shalt fear (Him). | |
20. | Ona büyük mu'cizeyi gösterdi. |
And he showed him the tremendous token. | |
21. | Fakat o yalanladı, karşı geldi. |
But be denied and disobeyed, | |
22. | Sonra sırtını döndü; (Mûsâ'nın getirdiklerini iptal etmek için) çalışmağa koyuldu. |
Then turned he away in haste, | |
23. | (Adamlarını) Topladı, (onlara) bağırdı: |
Then gathered he and summonedd | |
24. | Ben sizin en yüce Rabbinizim! dedi. |
And proclaimed: "I (Pharaoh) am your Lord the Highest" | |
25. | Allâh da onu, sonun ve ilkin (âhiretin ve dünyânın) azâbıyle cezâlandırdı. |
So Allah seized him (and made him) an example for the after (life) and for the former. | |
26. | Şüphesiz bunda (Allah'tan) korkacak kimse için ibret vardır. |
Lo! herein is indeed a lesson for him who feareth. | |
27. | Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? (Allâh) onu yaptı. |
Are ye the harder to create, or is the heaven that He built? | |
28. | Kalınlığını (tavanını) yükseltti, onu düzenledi. |
He raised the height thereof and ordered it; | |
29. | Gecesini örtüp kararttı, kuşluğunu (güneşinin ışığını) açığa çıkardı. |
And He made dark the night thereof, and He brought forth the morn thereof. | |
30. | Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı. |
And after that He spread the earth, | |
31. | Ondan suyunu ve otlağını çıkardı, |
And produced therefrom the water thereof and the pasture thereof, | |
32. | Dağları oturttu, |
And He made fast the hills, | |
33. | Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için. |
A provision for you and for your cattle. | |
34. | Herşeyi bastıran o büyük felâket geldiği zaman, |
But when the great disaster cometh, | |
35. | O gün insan, neyin peşinde koşmuş olduğunu hatırlar. |
The day when man will call to mind his (whole) endeavour, | |
36. | Gören kimseler için cehennem ortaya çıkarılmıştır. |
And hell will stand forth visible to him who seeth, | |
37. | Artık kim azmışsa, |
Then, as for him who rebelledd | |
38. | Ve şu yakın hayâtı yeğlemişse, |
And chose the life of the world, | |
39. | Onun barınağı cehennemdir. |
Lo! hell will be his home. | |
40. | Ama kim Rabbinin divânında dur(up hesap ver)mekten korkmuş ve nefsi(ni) kötü heves(ler) den men'etmişse |
But as for him who feared to stand before his Lord and restrained his soul from lust, | |
41. | Onun barınağı da cennettir. |
Lo! the Garden will be his home. | |
42. | Sana sâ'atden soruyorlar: Demir atması (gelip çatması) ne zaman diye. |
They ask thee of the Hour: when will it come to port? | |
43. | Sen nerede, onun vaktini söylemek nerede?! |
Why (ask they)? What hast thou to tell thereof? | |
44. | Onun bilgisi Rabbine âittir. |
Unto thy Lord belongeth (knowledge of) the term thereof. | |
45. | Sen ancak, ondan korkacak olanları uyarıcısın. |
Thou art but a warner unto him who feareth it. | |
46. | Onlar onu gördükleri zaman sanki (dünyâda) bir akşam veya onun kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar. |
On the day when they behold it, it will be as if they had but tarried for an evening or the morn thereof. | |
Toplam 46 Ayet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder