Translate

29 Temmuz 2012 Pazar

44 - Duhan [ The Evident Smoke ]


1. Hâ mim.
Ha. Mim.
2. Apaçık Kitaba andolsun ki,
By the Scripture that maketh plainn
3. Biz onu mübârek bir gecede indirdik. Çünkü biz, uyarıcıyız.
Lo! We revealed it on a blessed night - Lo! We are ever warning.
4. Her hikmetli emir, o gecede ayırdedilir;
Whereupon every wise command is made clearr
5. Katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz elçi göndericiyiz.
As a command from Our presence - Lo! We are ever sendingg
6. Senin Rabbinin acıması gereği olarak (gönderdiğimiz elçilere o gece emirlerimizi açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu O, işitendir, bilendir.
A mercy from thy Lord. Lo! He is the Hearer, the Knower,
7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allâh), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
Lord of the heavens and the earth and all that is between them, if ye would be sure.
8. O'ndan başka tanrı yoktur, yaşatır, öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
There is no God save Him. He quickeneth and giveth death; your Lord and Lord of your forefathers.
9. Ama onlar, şüphe içinde oynuyorlar.
Nay, but they play in doubt.
10. Göğün, açık bir duman getireceği günü gözetle.
But watch thou (O Muhammad) for the Day when the sky will produce visible smokee
11. (Duman) İnsanları sarar. Bu, acı bir azâbdır.
That will envelop the people. This will be a painful torment.
12. Rabbimiz, bizden azâbı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz derler.
(Then they will say): Our Lord, relieve us of the torment! Lo! we are believers:
13. Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar (öğüt alma zamanı geçti)? Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
How can there be remembrance for them, when a messenger making plain (the truth) had already come unto them,
14. Ondan yüz çevirdiler: "Bu, öğretilmiştir, cinlenmiştir" dediler.
And they had turned away from him and said: One taught (by others), a madman?
15. Biz sizden azâbı birazcık kaldırırız ama siz yine (inkârınıza) dönersiniz.
Lo! We withdraw the torment a little. Lo! ye return (to disbelief).
16. O gün büyük vuruşla vururuz; zira biz öc alıcıyız!
On the Day when We shall seize them with the greater seizure (then), in truth We shall punish.
17. Andolsun, onlardan önce Fir'avn toplumunu da (imkânlar vererek) sınadık. Onlara değerli bir elçi geldi, (şöyle diyerek):
And verily We tried before them Pharaoh's folk, when there came unto them a noble messenger,
18. Allâh'ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben sizin için güvenilir bir elçiyim.
Saying: Give up to me the slaves of Allah. Lo! I am a faithful messenger unto you.
19. Allah'a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum.
And saying: Be not proud against Allah. Lo! I bring you a clear warrant.
20. Ben, beni taşla(yıp öldür)menizden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan(Allâh)a sığındım.
And lo! I have sought refuge in my Lord and your Lord lest ye stone me to death.
21. Eğer bana inanmadınızsa bari ben(im yolum)dan çekilin.
And if ye put no faith in me, then let me goo
22. Sonra (Mûsâ): "Bunlar, suç işleyen bir toplumdur!" diye Rabbine du'â etti.
And he cried unto his Lord (saying): These are guilty folk.
23. (Allâh): "O halde kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü takibedileceksiniz" (dedi).
Then (his Lord commanded): Take away My slaves by night. Lo! ye will be followed,
24. Denizi (yarıp toplumunu geçirdikten sonra olduğu gibi) açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
And leave the sea behind at rest, for lo! they are a drowned host.
25. Onlar geride nice şeyler bıraktılar: Bahçeler, çeşmeler.
How many were the gardens and the water-springs that they left behind,
26. Ekinler, güzel makamlar!
And the cornlands and the goodly sitess
27. Ve zevkü sefa sürdükleri nice ni'metler!
And pleasant things wherein they took delight!
28. İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma mirâs verdik.
Even so (it was), and We made it an inheritance for other folk;
29. Onlara gök ve yer ağlamadı. Ve kendilerine fırsat da verilmedi.
And the heaven and the earth wept not for them, nor were they reprieved.
30. Andolsun biz, İsrâil oğullarını o küçültücü azâbdan kurtardık:
And We delivered the Children of Israel from the shameful doomm
31. Fir'avn'dan. Çünkü o, (insanları ezip) ululanan, sınırı aşanlardan biri idi.
(We delivered them) from Pharaoh. Lo! he was a tyrant of the wanton ones.
32. Andolsun biz, onları bir bilgiye göre âlemlere üstün kıldık.
And We chose them, purposely, above (all) creatures.
33. Onlara, içinde açık bir sınav bulunan âyetler verdik.
And We gave them portents wherein was a clear trial.
34. Şunlar (Kureyş kâfirleri) de diyorlar ki:
Lo! these, forsooth, are saying:
35. İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz.
There is naught but our first death, and we shall not be raised again.
36. Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin.
Bring back our fathers, if ye speak the truth!
37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba' kavmi ve onlardan önce gelen(kavim)ler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helâk ettik.
Are they better, or the folk of Tubb'a and those before them? We destroyed them, for surely they were guilty.
38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık!
And We created not the heavens and the earth, and all that is between them, in play.
39. Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gâye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
We created them not save with truth; but most of them know not.
40. (Hakkın bâtıldan ayrılacağı) Hüküm günü, hepsinin varacağı gündür.
Assuredly the Day of Decision is the term of all of them,
41. O gün dost, dostundan bir şey savamaz. Ve onlara yardım da edilmez.
A day when friend can in naught avail friend, nor can they be helped,
42. Ancak Allâh'ın acıdığı kimseler (kurtulur). Şüphesiz O, üstündür esirgeyendir.
Save him on whom Allah hath mercy. Lo! He is the Mighty, the Merciful.
43. Zakkum ağacı,
Lo! the tree of Zaqqum,
44. Günâhkârların yemeğidir.
The food of the sinner!
45. Pota gibi karınlarda kaynar.
Like molten brass, it seetheth in their belliess
46. Sıcak suyun kaynaması gibi.
As the seething of boiling water.
47. (Allâh, zebânilere emreder): "Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin."
(And it will be said): Take him and drag him to the midst of hell,
48. Sonra başının üstüne kaynar su azâbından dökün!
Then pour upon his head the torment of boiling water.
49. Tad, zira sen kendince üstündün, şerefliydin.
(Saying): Taste! Lo! thou wast forsooth the mighty, the noble!
50. İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"
Lo! this is that whereof ye used to doubt.
51. Korunanlar ise güvenli bir makamdadır.
Lo! those who kept their duty will be in a place securee
52. Bahçelerde ve çeşme başlarında.
Amid gardens and water-springs,
53. İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar.
Attired in silk and silk embroidery, facing one another.
54. Ayrıca onları, iri gözlü hûrilerle de evlendirmişizdir.
Even so (it will be). And We shall wed them unto fair ones with wide, lovely eyes.
55. Orada, güven içinde, her meyveyi isterler.
They call therein for every fruit in safety.
56. Orada ilk ölümden başka ölüm tadmazlar (sürekli yaşarlar). Ve (Allâh) onları cehennem azâbından korumuştur.
They taste not death therein, save the first death. And He hath saved them from the doom of hell,
57. Rabbinden bir lutuf olarak (bu ni'metler kendilerine verilmiştir). İşte, o büyük başarı budur.
A bounty from thy Lord. That is the Supreme triumph.
58. Biz o(Kur'â)nı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
And We have made (this Scripture) easy in thy language only that they may heed.
59. Biraz bekle, onlar da beklemektedirler (yakında başlarına neler geleceğini göreceklerdir).
Wait then (O Muhammad). Lo! they (too) are waiting.

Toplam 59 Ayet.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder